Sitedeki tüm yazıları,kaynak göstermek koşuluyla ücretsiz kopyalayabilir ve çoğaltabilirsiniz.

Evrimcilerin “Tesadüf Putuna” Olan Bağlılıkları

09:11 Edit This
Darwin dönemindeki ilkel bilim anlayışı, canlıların çok basit bir yapıya sahip olduklarını varsayıyordu. Çünkü Ortaçağ’da, cansız maddelerin tesadüfen biraraya gelip, canlı bir varlık oluşturabileceklerine inanılıyordu. Bu dönemde böceklerin yemek artıklarından, farelerin de buğdaydan oluştuğu yaygın bir düşünceydi. Bunu ispatlamak için de ilginç deneyler yapılmıştı. Kirli bir paçavranın üzerine biraz buğday konmuş ve biraz beklendiğinde bu karışımdan farelerin oluşacağı sanılmıştı.Etlerin kurtlanması da hayatın cansız maddelerden türeyebildiğine bir delil sayılıyordu. Oysa daha sonra anlaşılacaktı ki, etlerin üzerindeki kurtlar kendiliklerinden oluşmuyorlar, sineklerin getirip bıraktıkları gözle görülmeyen larvalardan çıkıyorlardı.

Gelişen bilim, canlı hücresinin karmaşık yapısını ortaya çıkardıkça, bu ilkel mantıkların yanlışlığı anlaşıldı ve hayatın kendiliğinden oluşabileceği iddiası giderek daha büyük bir çıkmaz içine girdi.

Darwinizm, yani evrim teorisi, yaratılış gerçeğini reddetmek amacıyla ortaya atılmış, ancak başarılı olamamış bilim dışı bir safsatadan başka bir şey değildir. Canlılığın, cansız maddelerden tesadüfen oluştuğunu iddia eden bu teori, evrende ve canlılarda çok mucizevi bir düzen bulunduğunun bilim tarafından ispat edilmesiyle çürümüştür. Böylece Allah'ın tüm evreni ve canlıları yaratmış olduğu gerçeği, bilim tarafından da kanıtlanmıştır. Bugün evrim teorisini ayakta tutmak için dünya çapında yürütülen propaganda, sadece bilimsel gerçeklerin çarpıtılmasına, taraflı yorumlanmasına, bilim görüntüsü altında söylenen yalanlara ve yapılan sahtekarlıklara dayalıdır.

Bugün biyolojide, fizikte, kimyada, jeolojide ve diğer tüm bilim dallarında ortaya konan yeni buluşların gerçekliği hemen kabul edilmekte ve bu gerçekler doğrultusunda kitleler aydınlatılmaktadır. Ancak evrim teorisinde durum farklıdır. Evrim ise bilimin açığa çıkardığı tüm gerçeklerin üzerini örtmek için kullanılan sahte bir bilimdir. Sahte bilim olan evrimin, kendi aleyhinde olduğu için sırt çevirdiği gerçekler evrendeki düzenin temeli niteliğinde olan kanunlardır. Örneğin evrim teorisi, bir fizik kanunu olan “Entropi Kanunu”na uymamaktadır. Entropi, fizikte bir sistemin içerdiği düzensizliğin ölçüsüdür. Entropi Kanunu, tüm evrenin geri dönüşü olmayan bir şekilde sürekli daha düzensiz, plansız ve dağınık bir yapıya doğru ilerlediğini ortaya koymuştur. Termodinamiğin İkinci Kanunu olarak da bilinen bu kanun, teorik ve deneysel olarak kesin biçimde kanıtlanmıştır. Öyle ki yüzyılımızın en önemli bilim adamı olarak kabul edilen Albert Einstein, bu kanunu “bütün bilimlerin birinci kanunu” olarak tanımlamıştır (Jeremy Rifkin, Entropy: A New World View, New York: Viking Press, 1980, s.6.)

Evrimcilerin tanımadığı tüm doğrular karşısında kabul ettikleri ve bel bağladıkları tek şey tesadüftür. Tesadüf onlar için fizik kanunlarının üzerinde sözde bir ilah niteliğindedir. Madde ve zamanın sınırladıkladıklarının üzerine çıkabilir ve efsanevi olaylar gerçekleştirebilir. Tesadüf putu evrimcilere göre karar alır, önceden bazı hesaplar yapabilir, seçer, faydalıyı faydasızdan ayırabilir ve hep doğru karar verir, bugüne kadar hiç bir yanlışı olmamıştır.

Evrimcilere şu soruların sorulması gerekmektedir:
Doğal seleksiyonu yapan kim?
Seçim kararı kime ait?
Eğer seçim yapılıyorsa mutlaka bir seçen var demektir. Evrim aklı ve bilgisi olan bir varlık mı canlıların faydalarına yönelik seçim yapabiliyor?
Sürekli değişim ve gelişme ihtiyacını cansız maddelere kazandıran nedir?

Bu sorulara ancak ‘tesadüf’ olarak cevap verilebileceklerdir. Yani evrimciler için bu put önceden bazı hesaplar yapabilir ve bu hesaplar doğrultusunda ihtiyaca yönelik canlılığı geliştirir.

Darwinistlerin elleri kolları bağlıdır; bilimin reddettiklerini, tesadüf putuna koyu inançları gereği mecburen kabul etmek zorunda kalırlar. Bilim bulunan milyonlarca fosil delili ile ara geçiş formu canlıların yaşamış olduğunu reddetmesine rağmen, evrimciler yinede mecburen ara geçiş formu hayallere kurmaya devam etmektedirler. Matematikte "1050'de 1" veya daha küçük bir ihtimal, istatistiksel olarak gerçekleşme ihtimali "0" olan, yani gerçekleşmesi imkansız olan bir ihtimal olarak tanımlanırken, evrimciler tek bir proteinin tesadüfen oluşma ihtimali olan 10950'de 1 ihtimal’i kabul etmek zorunda kalarak teorilerini temellendirirler. Yeryüzünde canlılığın aniden ortaya çıktığı dönem olan Kambriyen dönemindeki son derece kompleks yapıların birer yaratılış örneği olduğunu görmemeye çalışırlar. Bu dönemdeki mükemmel yapıların, tesadüflere dayalı evrim teorisinin gerektirdiği gibi eksik, yarım ve işlevsiz aşamalar sergilememeleri onlar için yaratılış gerçeği karşısında büyük bir yenilgidir.
Temelden çürük olan evrim teorisi artık yıkılmıştır. Bu teori bugün ancak tesadüf putuna tapanların ve toplumları karmaşaya yönlendirmek isteyenlerin omuzları üzerinde taşınmaktadır.
Gördüğü tüm delillere karşı hala yaratılış gerçeğini reddeden ve Allah'ı inkarda direten kimseler ise, kibirleri akıllarına galip gelmiş kimselerdir. Bu gibi insanların gerçekte ne kadar büyük bir acz içinde olduklarını, Rabbimiz bir ayetinde şöyle bildirir:
Ey insanlar, (size) bir örnek verildi; şimdi onu dinleyin. Sizin, Allah'ın dışında tapmakta olduklarınız -hepsi bunun için biraraya gelseler dahi- gerçekten bir sinek bile yaratamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey kapacak olsa, bunu da ondan geri alamazlar. İsteyen de güçsüz, istenen de. (Hac Suresi, 73)

Allah insanın gözünü çevirdiği her yerde doğruları görebileceği milyarlarca delil yaratmıştır. İnsanların bunları düşünmelerini Kuran’da şöyle emretmektedir;
Yaratan, hiç yaratmayan gibi midir? Artık öğüt alıp-düşünmez misiniz? (Nahl Suresi, 17)

Vakit